DEHB başta bireyin kendisi olmak üzere aileyi ve toplumu ilgilendiren çocukluk çağının en önemli ve en sık görülen psikiyatrik sorunudur. Başlıca 3 temel belirtiden oluşmaktadır:
Dikkat Eksikliği: Dikkat eksikliği çocuğun dikkat süresinin yaşına göre kısa olması ve özellikle okuma, yazma ve matematik gibi akademik alanlarda dikkatinin kolay ve çabuk dağılması şeklinde tanımlanmaktadır. Problemler daha çok okul hayatının başlamasıyla birlikte belirgin hale gelir. DEHB’li çocuklar dersleri dinlemez, ödev yapmayı sevmez, anne-baba ya da öğretmenin zoruyla ödev yaparlar. Çeşitli bahanelerle(tuvalete gitme, su içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Ders çalışırken sürekli yanlarında birini isterler. Sorumluluklardan kaçarlar, üzerlerine aldıkları işi bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden başka işe geçerler. İşitsel dikkati bozuk olan çocuklar, sanki konuşulanı dinlemiyormuş görüntüsü verirler. Bir komutu bir kaç defa tekrarladıktan sona uygularlar. Bir komut verildiğinde yapacaklarını söylerler ancak söyleneni yapmazlar. Okulda öğretmeni dinlemekte zorlanırlar ve dışarıdan gelen uyarılarla dikkatleri çabuk dağılır. Kalem, defter ve silgi gibi malzemeyle uğraşır, dersleri düzenli takip edemezler. Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak konuşma, arkadaşlarına laf atma ve garip sesler çıkarma gibi davranışlar sergileyebilirler. Bazıları ise ders anlatılırken dalıp gider ve akılları başka yerde olur, gün içinde olanları ya da olacakları düşünür hayaller kurarlar. Bu durum dersleri kaliteli dinleme ve takip etmelerine engel olur. Sınıf öğretmeni çocuğun ya derste çok konuştuğundan ya da dersi dinlemediğinden şikâyet eder.
Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilirler. Genellikle kelime uydurma, hece atlama ya da eklemelerine sık rastlanır. Bu durum bazen öğrenme güçlükleriyle karışabilir.
Unutkan olabilirler, öğrettiğiniz ve iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk unutabilirler. Bu durum özellikle uzun dönem hafızada belirgindir. Zaman yönetimleri iyi değildir, organize olamazlar. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi geliştiremezler, çoğunlukla der çalışmayı sevmezler. Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan hatalar da eklenir. Sabırsızlıkları ve çabuk sıkılmaları, sorulan soruları yanlış okuma ve dolayısıyla da yanlış anlamalarına neden olur. Çok iyi bildikleri soruyu dahi basit hatalarla yanlış cevaplayabilirler. Bazıları sınavları yetiştirememe sorunu yaşar. Sonunda bilgileri ve bildiklerinden daha azı oranında not alırlar, özgüvenleri zedelenir ve sınavlardan korkmaya, çekinmeye başlarlar.
Dikkat eksikliği olan çocuklar evde ise günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar. Dikkat sorunu olan çocuklar sevdikleri ve zevk aldıkları etkinliklerle( bilgisayar, TV, oyunlar) ise uzun süre ilgilenebilirler. Daha çok kurallı öğrenmeye karşı isteksizdirler.
Dikkat eksikliği olan çocukların bir kısmı aşırı hareketli değil hatta çok ağır hareket eden çocuklar olabilir. Bu çocuklara hipoaktif çocuklar da denir. Çocukluk döneminde hiperaktivitesi olanların bir kısmı ergenlik dönemine girdiklerinde aşırı hareketlilikleri kalmaz ve hipoaktif olabilirler.
Hiperaktivite (Aşırı hareketlilik): Genellikle her çocuğun hareketli ve enerjik olması beklenir. Çocuk koşar, zıplar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak hiperaktivite denince yaşıtlarına oranla daha hareketli ve kıpırtılı çocuk akla gelir. Her hiperaktif çocuk düz duvara tırmanacak kadar hareketli ve kontrolsüz değildir. Hiperaktivite kısaca, kıpırtılı olma, oturamama ya da oturmayı becerememe olarak tanımlanabilir. Hiperaktivite okul öncesi dönem (3-6 yaş arası) çocuklarında daha belirgin ve fark edilen bir belirtidir. Bu çocuklar oturmayı sevmezler, ev içinde koşuşturur, dur ve yapma sözünden anlamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Zıplamayı, yükseklere tırmanmayı ve atlamayı çok severler. Ders çalışırken hatta TV seyrederken dahi şekilden şekle girerler. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini masada çalışmayı sevmezler. Bu çocuklarda düşmeler, yaralanmalar ve kazalar sık olur. Yaşla birlikte hiperaktivite azalabilir.
Dürtüsellik: “Sonunu düşünmeden eyleme geçme” olarak tarif edilebilecek olan dürtüsellik, bu çocukların sosyal uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir. Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri dinlememeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendileri ve çevresindekiler için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorluklar ortaya çıkabilir. Yaşıtlarıyla birlikte olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplumda ve okulda ‘yaramaz çocuk’ damgası yerler. Bu çocuklar disipline olmadaki zorlukları nedeniyle kuralları sevmezler ve kurallara ve otoriteye karşı gelirler. Kendi düşüncelerine göre hareket etmeyi sever, oldukça cesur davranır, hatalardan ders çıkaramazlar.
Diğer çocuklardan farklı olarak dürtüselliği olan çocuklar genellikle ceza ve ödülden anlamadıkları gibi, başlarına gelen üzücü ya da kötü bir olaydan da ders çıkarmazlar. Örneğin, bir çocuk çıkmaması gereken yüksek bir yere ısrarla çıkmaya çalıştığında ya büyüklerin engeliyle durdurulur ya da kendisi bir kez düşüp canı yandığında böyle bir eylemi genellikle tekrar etmez. Dürtüselliği olan çocuk ise düşüp canı yansa, bir tarafını incinse hatta kırılsa dahi aynı eylemi defalarca tekrarlayabilir.
Dürtüselliği olan çocuklar diğer çocuklarla birlikte olduklarında oyun oynarken ya da bir grup etkinliğine katılırken sürekli kendi isteklerinin yerine getirilmek için diretirler. Oyunun kurallarını kendileri belirler, kuralları kendilerine göre yorumlar, zaman zaman kuralları bozar ve tüm hâkimiyeti ellerine almak isterler. Böyle bir durumda diğer çocuklar oldukça rahatsız olur ve ya oyunu bırakır, ya da kavga çıkmasına neden olacak hareketler yaparlar. Arkadaşıyla oyuncaklarını paylaşamama, en iyisinin hep kendisinde olmasını isteme, yenilgiye asla tahammül edememe, sıra bekleyememe, sabır gerektiren durumlarda sabredememe yine arkadaş ilişkilerini bozan önemli nedenler arasındadır. Bu çocuklar şiddeti, şiddet içerikli görüntüleri, oyunları ve oyuncakları çok severler. Evde ve bilgisayar ekranında daha çok bu tür görüntülerin yer aldığı film ve oyunları tercih ederler. Filmin karakterlerini canlandırmaya çalışırlar. O karakter gibi davranıp, o karakter gibi sözler söylerler.