Okuma – Yazma

Okumayı öğrendiğinde çocuk bir muziceyi yaşamış olmanın sevincini, büyük bir başarının hazzını, rahatlığını yaşar. Mutlu olur. Yazdığı zaman ise bu mutluluk daha da büyüktür.

Çevresinde görüp te anlayamadığı bir yığın şekil birebir konuşmaya, ona ne olduklarını söylemeye başlar. Birinin kendisine kitap okumak için yardım etmesi gerekmez artık. Yeter ki çevresinde okuyabileceği güzel kitaplar bulsun. İyi kitaplar bulsun. Okumayı öğrendiği için özgür olmuştur artık. İstediği zaman okuyabilir. Bağımsız olmuştur. Yalnız başına, sevdiği bir kitapla baş başa eğlenir, heyecanlanır, sevinir, üzülür hatta ağlar.

İşte bunun için; gerek normal gerekse özürlü çocuklarımıza bu mutluluk ve özgürlük duygusunu yaşatabilmek için, günlük hayatta kullanımı son derece önemli olan okuma-yazma becerisinin kazandırılması tüm eğitimcilerin ortak hedefidir.

Okuma – yazma çok karmaşık süreçlerdir. Bu süreçlerin kazanılmasında etkili olan sayısız faktörler vardır.
Parmakları kullanma ve el – göz koordinasyonunun gelişmesi sonucu ortaya çıkan bu becerilerin kazanılması büyük oranda nörolojik gelişim ile ilgili olmakla beraber, çevresel destekleme uygun fırsatlar vererek, eğitim programları planlama yolu ile de mümkün olmaktadır.

Çocuğun okuma – yazma becerisini kazanabilmesi için bedensel – zihinsel – duygusal ve sosyal açıdan belli bir olgunluk düzeyine ulaşması, belli bazı yeteneklere sahip olması şarttır. Araştırma bulgularına göre çocuğun okuma-yazma becerisini kazanabilmesi anlayarak okumayı başarabilmesi ve bu alanda ilerleyebilmesi için :

– Sağlıklı olması
– Psiko – motor açısından belli bir olgunluk düzeyinde olması (El-göz koordinasyonuna, kas koordinasyonuna sahip olması)
– Görme – işitme fonksiyonlarının iyi gelişmesi (özellikle görsel ve işitsel ayrımlaşma yeteneklerinin iyi gelişmesi
– Dili anlayabilmesi ve iyi kullanabilmesi, bunun için belli bir kelime dağarcığına sahip olması
– Çevre ile iletişim kurma arzusu içinde olması
– Belli bir zeka düzeyine sahip olması
– Duygusal ve sosyal açıdan belli bir olgunluğa ulaşması
– Nörolojik açıdan belli bir gelişim düzeyinde olması
– Okumayı öğrenmeye karşı istekli olması şarttır.

Okuma öğretimine başlamadan önce çocuğun bu özelliklere sahip olması gerekmektedir. Çünkü çocuğa öğretilmek istenen mekanik okuma değil, anlayarak okumadır. Çocuğun anlayarak okuma alışkanlığını kazanacak olgunluk düzeyine ulaşması 6 yaş dolaylarında mümkün olmaktadır. Bazı uzmanlara göre 6 yaş kronolojik yaş (takvim yaşı) olarak ifade edilirken, bazı uzmanlar zihin yaşından söz etmektedir. Hatta 6 yaşın kesin bir yaş olmadığı, bu yaşın 5-5.6 ya kadar inebileceği gibi 6.6 yaşa çıkabileceği de kabul edilmektedir.

Buna göre : ÇOCUK OKUMA – YAZMAYA HAZIR OLDUĞU, İSTEKLİ ve HEVESLİ OLDUĞU HERHANGİ BİR ANDA OKUMA – YAZMA ÖĞRENEBİLİR diyebiliriz.

Çağdaş eğitimin amacı : Çocuğa çok küçük yaşta okuma tekniğini kazandırmak değil, okumaya hazır olduğu anda başlayarak okumasını öğretmenle severek okumasını sağlamak, ona okuma zevkini aşılamaktadır.
Okuma eylemi bir süreçtir. Okul öncesi dönemde dinlemeyi öğrenme başlar. İlköğretimde ve lisede ders kitabı dışında yazınsal kitaplarla sürer. Üniversitede bunlara bilimsel yayınlar eklenir. Mesleki dönemde de kitapları ve meslek dışı ilgilere cevap vererek kitaplarla sürer.

Okuma becerisi üzerine iki görüş vardır. Eski görüşe göre; okuma motor gelişim, sesli konuşma görsel algı ve işitmenin birlikte olması şeklinde formül edilir.

Yeni görüşe göre ise; Çocuk söylediğini işitir, söyleneni anlar, işittiğini görür, işittiğini tekrar eder, gördüğünü de söylerde bu çocuk okuyabilir.

Okuma çalışmaları, yazma çalışmalarıyla paralel sürdürülürse daha iyi sonuç alınacaktır. Ancak yazmaya başlamak için öğretmen, çocuğun kelimeleri iyi anladığında emin olmalıdır. Çünkü çocuk duyduğu kelimeyi yazabilir. Fakat anlayamaz, sadece taklit eder. Bu yüzden yazı ve okuma çalışmalarında öğretmen çok dikkatli davranmalı çocuk için gerekli alıştırmaları çok tekrar ettirmelidir.

Yazı yazması için çocuğun belli basamaklardan geçmesi gerekir. Çocuk şekilleri kopya etmekle yazı yazmak arasında farkı anlayabilmesi yazı sembollerinin anlamını hissetmelidir. Kelime yazmak için, çocuk sembolleri yan yana dizer. Bu işlem için çocuğun 5 duyusunun atak çalışması yön bilgisine, el-göz koordinasyonuna, yazdıklarını gözle kontrol edebilmesi ve gözünü bir yerde sabitleştirmesine ve az da olsa terim bilgisine gereksinimi vardır. (Terim bilgisi olarak; sağ-sol, iç-dış, uzun-kısa, yukarı-aşağı, üst-alt, başlamak-bitirmek terimlerini bilmek yeterlidir.
Yazı yazma çalışmaları boyunca aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir.

1) Çocuk daima dominant elini kullanmalıdır.
2) Sembolleri yazarken daima soldan – sağa yazılmalıdır.
3) Başlangıçta çocuk sembolleri kendi isteği gibi sonra biraz daha gerçeğe yakın en sonra gerçek sembolleri çizer. Son basamakta da gerçek sembolden farklı çiziyorsa, yetişkin (öğretmen) ikna eder, doğru çizmesine yardım eder.
4) Çocuk önce büyük yüzeylere tüm kolunu kullanarak çizer, daha ileri basamaklarda okul tahtasına ve en son küçük kağıtlara çizer.

Özürlü çocukların, özellikle bilişsel yetenekler ve motor becerilerdeki gecikmelere paralel olarak çizgi becerilerinin gelişiminde normal yaşıtlarına göre gecikmeler gözlenmektedir.

Çocukların yazma öncesi devrede nasıl bir gelişim izledikleri bilinmeli ve belirli yaşlarda çizebilmesi gereken çizgi ve şekillerle ilgili becerilerin kazandırılması göz ardı edilmemelidir. Yaş düzeyinde mevcut, kazanılmakta olan ve henüz hiç kazanılmamış olan çizimleri saptanmalı, bunların programlara ve günlük hayata uygun şekilde yerleştirilmesi ile çocuklar desteklenmelidir.

Bütün bu seferberlikte; aileler ve eğitimciler çocukların yaş düzeylerine uygun becerileri kazanıp kazanmadıklarını birlikte belirleyerek, çocuğun yaşantısına aile ve eğitimci birbirlerine paralel yaklaşımlar ile katkıda bulunmalıdır.